background img

The New Stuff

Hamse Sahibi Şairler ve Eserleri


(I) Ali Şir Nevai
1) Hayretül Ebrâr
2) Ferhad u Şirin
3) Leyli vü Mecnun
4) Seba-i Seyyâr
5) Sedd-i İskender 


Not: Türk edebiyatında ilk hamse sahibi şair Çağatay sahasında Ali Şir Nevaidir.

Türk Edebiyatında Hamse Sahibi Şairler
Türk Edebiyatında Hamse Sahibi Şairler ve Eserleri
(II) Hamdullah Hamdi
1) Yusuf u Züleyha
2) Leyla ile Mecnun
3) Mevlid
4) Tuhfetül Uşşak
5) Kıyafetname

Not: Anadolu sahasında ilk hamse sahibi Hamdullah Hamdidir.

(III) Behişti Ahmet Sinan Çelebi
1) Vamık u Azra
2) Yusuf u Züleyha
3) Hüsnü Nigar
4) Süheylü Nevbahar
5) Leyla vü Mecnun


(IV) Genceli Nizami
1) Mahzenül Esrar
2) Hüsrev ü Şirin
3) Leyla ile Mecnun
4) Skendername
5) Heft Peyker

Not: İslam edebiyatının ilk hamse yazarıdır. İslam edebiyatın ilk hamseyi oluşturan Genceli Nizami'dir.

(V) Lami Çelebi
1) Vamık u Azra
2) Vis u Ramin
3) Ferhadname
4) Şem Pervane
5) Gûyu Çevgan
6) Heft Peyker
7) Absalu Salaman
8) Makteli Hüseyin
9) Şehrengiz-i Bursa
10) Hıredname(hayretname
11) Cabirname
12) Mevlid
13) Kıssai Ethem u Hüma

Not: Lami Çelebinin 2 hamsesi vardır. Bazı eserleri de kayıptır. Bazı kaynaklarda da 46 eseri var diye geçiyor. 

(VI) Ahmet Rıdvan
1) Leyla u Mecnun
2) Hüsrev u Şirin
3) İskendername
4) Heft Peyker
5) Mahzenül Esrar
6) Rıdvaniye


(VII) Fuzuli
1) Leyla ile Mecnun
2) Sakiname
3) Bengü Bade
4) Sıhhatü Maraz
5) Şah u Geda
6) Sohbetül Esmar (Bu eserin Fuzuliye ait olup olmadığı tartışılıyor)


(VIII) Kara Fazlı
1) Gül u Bülbül
2) Hüma vü Hümayunname
3) Leyla u Mecnun
4) Nihalistan
5) Leccetül Esrar


(IX) Hamizade Celili
1) Hüsrev u Şirin
2) Leyla u Mecnun
3) Güli Sad-berg-i Bîhar
4) Hecr-name
5) Mehek-name


(X) Fikri Derviş Çelebi
1) Hurşid u Mah
2) Mihr u Müşteri
3) Ebkâr-ı Efkâr
4) Behram u Zühre
5) Şükufe-zar


(XI) Kalkandelenli Mu'di
1) Gül u Nevruz
2) Şem u Pervane
3) Vâmık u Azra
4) Hüsrev u Şirin
 


(XII) Taşlıcalı Yahya
1) Gencine-i Raz
2) Usulname
3) Şah u Geda
4) Yusuf u Züleyha
5) Gülşen-i Envâr


(XIII) Hayati
1) Mahzenül Esrar
2) Heft Peyker
3) Behram-ı Gur
4) İskendername
5) Leyla vü Mecnun


(XIV) Nergisi
1) Nihalistan
2) İksir-i Saadet
3) Meşakul Uşşak
4) Kanunür Reşad
5) Gazavat-ı Mesleme
6) Elvas-ful Kamil-i Fi Ahval'ul Veziril Adil

Not: Nergisi; mesnevileri mensur şekilde yazan tek mesnevicidir.

(XV) Nevizade Atayi
1) Sakiname
2) Nevhatül Ezhâr
3) Sohbetül Ebkâr
4) Heft Han
5) Hilyetül Efkâr 


(XVI) Bosnalı Sabit
1) Zafername
2) Ethem-i Huma
3) Derename
4) Berbername
5) Amrül Leys


(XVII) Subhizade Feyzi
1) Heft Seyyare
2) Mirat-ı Suretname
3) Safaname
4) Aşkname
5) Divan

Not: Subhizade Feyzi; Divan'ıyla birlikte 1 hamse sahibi diye geçmektedir. Divan edebiyatının son hamse yazarıdır.

Türk Edebiyatında Hamse Sahibi Şairler ve Eserleri

Hamse Sahibi Şairler ve Eserleri


(I) Ali Şir Nevai
1) Hayretül Ebrâr
2) Ferhad u Şirin
3) Leyli vü Mecnun
4) Seba-i Seyyâr
5) Sedd-i İskender 


Not: Türk edebiyatında ilk hamse sahibi şair Çağatay sahasında Ali Şir Nevaidir.

Türk Edebiyatında Hamse Sahibi Şairler
Türk Edebiyatında Hamse Sahibi Şairler ve Eserleri
(II) Hamdullah Hamdi
1) Yusuf u Züleyha
2) Leyla ile Mecnun
3) Mevlid
4) Tuhfetül Uşşak
5) Kıyafetname

Not: Anadolu sahasında ilk hamse sahibi Hamdullah Hamdidir.

(III) Behişti Ahmet Sinan Çelebi
1) Vamık u Azra
2) Yusuf u Züleyha
3) Hüsnü Nigar
4) Süheylü Nevbahar
5) Leyla vü Mecnun


(IV) Genceli Nizami
1) Mahzenül Esrar
2) Hüsrev ü Şirin
3) Leyla ile Mecnun
4) Skendername
5) Heft Peyker

Not: İslam edebiyatının ilk hamse yazarıdır. İslam edebiyatın ilk hamseyi oluşturan Genceli Nizami'dir.

(V) Lami Çelebi
1) Vamık u Azra
2) Vis u Ramin
3) Ferhadname
4) Şem Pervane
5) Gûyu Çevgan
6) Heft Peyker
7) Absalu Salaman
8) Makteli Hüseyin
9) Şehrengiz-i Bursa
10) Hıredname(hayretname
11) Cabirname
12) Mevlid
13) Kıssai Ethem u Hüma

Not: Lami Çelebinin 2 hamsesi vardır. Bazı eserleri de kayıptır. Bazı kaynaklarda da 46 eseri var diye geçiyor. 

(VI) Ahmet Rıdvan
1) Leyla u Mecnun
2) Hüsrev u Şirin
3) İskendername
4) Heft Peyker
5) Mahzenül Esrar
6) Rıdvaniye


(VII) Fuzuli
1) Leyla ile Mecnun
2) Sakiname
3) Bengü Bade
4) Sıhhatü Maraz
5) Şah u Geda
6) Sohbetül Esmar (Bu eserin Fuzuliye ait olup olmadığı tartışılıyor)


(VIII) Kara Fazlı
1) Gül u Bülbül
2) Hüma vü Hümayunname
3) Leyla u Mecnun
4) Nihalistan
5) Leccetül Esrar


(IX) Hamizade Celili
1) Hüsrev u Şirin
2) Leyla u Mecnun
3) Güli Sad-berg-i Bîhar
4) Hecr-name
5) Mehek-name


(X) Fikri Derviş Çelebi
1) Hurşid u Mah
2) Mihr u Müşteri
3) Ebkâr-ı Efkâr
4) Behram u Zühre
5) Şükufe-zar


(XI) Kalkandelenli Mu'di
1) Gül u Nevruz
2) Şem u Pervane
3) Vâmık u Azra
4) Hüsrev u Şirin
 


(XII) Taşlıcalı Yahya
1) Gencine-i Raz
2) Usulname
3) Şah u Geda
4) Yusuf u Züleyha
5) Gülşen-i Envâr


(XIII) Hayati
1) Mahzenül Esrar
2) Heft Peyker
3) Behram-ı Gur
4) İskendername
5) Leyla vü Mecnun


(XIV) Nergisi
1) Nihalistan
2) İksir-i Saadet
3) Meşakul Uşşak
4) Kanunür Reşad
5) Gazavat-ı Mesleme
6) Elvas-ful Kamil-i Fi Ahval'ul Veziril Adil

Not: Nergisi; mesnevileri mensur şekilde yazan tek mesnevicidir.

(XV) Nevizade Atayi
1) Sakiname
2) Nevhatül Ezhâr
3) Sohbetül Ebkâr
4) Heft Han
5) Hilyetül Efkâr 


(XVI) Bosnalı Sabit
1) Zafername
2) Ethem-i Huma
3) Derename
4) Berbername
5) Amrül Leys


(XVII) Subhizade Feyzi
1) Heft Seyyare
2) Mirat-ı Suretname
3) Safaname
4) Aşkname
5) Divan

Not: Subhizade Feyzi; Divan'ıyla birlikte 1 hamse sahibi diye geçmektedir. Divan edebiyatının son hamse yazarıdır.

Saf (Öz) Şiir Anlayışı

Paul Valery'nin şiirde dili her şeyin üstünde tutan görüşünden hareketle bazı şairlerimizde her türlü ideolojinin dışında kalarak sadece okuyucuda estetik haz uyandıran bu anlayış, temsilcilerini her türlü eğiliminin dışında tutup bağımsız kişilikler olarak şiir yazmaya yöneltmiştir. Türk edebiyatında öz şiir eğilimi Ahmet Haşim'in "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" adlı Makalesiyle başlar.

Saf Şiirin Özellikleri
* Bu görüşü savunanlarda estetik tavır ön plandadır.
* "Sanat için sanat"anlayışı hakimdir.
* Öz şiir anlayışı savunan şairler, siyasi olaylardan uzak durmuş, sadece saf şiiri amaçlamışlardır.
* Şiir dili her şeyin üzerindedir.
* Şiir bir biçim sorunudur.
* Şairler iç ahengi yakalayabilmek için söz sanatlarında, ses benzerliklerinden redif ve kafiyeden yararlanmışlardır.
* Dilde saflaşma, sadeleşme görülür.
* Şiir soylu bir sanat olarak kabul edilir.
* En değerli şey dizedir.
* Şairlerin kemdine özgü imge düzenleri vardır.
* Sembolizmden etkilenmişlerdir.
* İşlenen temalar sıradan okurun anlayamayacağı niteliktedir.
* Güzel şiirin ancak çalışarak elde edileceği ve şiirin emek işi olduğu görüşü hakimdir.
* Saf şiir anlayışı benimseyen şairleri ikiye ayırabililiz:

A) Bireysel yazanlar
B) Yedi Meşaleciler


Saf Şiir Anlayışı ve Saf Şiirin temsilcileri
Saf Şiir Anlayışı ve Saf Şiirin Özellikleri
Saf Şiirin Bireysel Yazan Temsilcileri
1) Yahya Kemal Beyatlı
2) Ahmet Haşim
3) Cahit Sıtkı Tarancı
4) Ahmet Muhip Dıranas
5) Asaf Halet Çelebi
6) Necip Fazıl Kısakürek
7) Ahmet Hamdi Tanpınar
8) Özdemir Asaf
9) Behçet Necatigil
10) Fazıl Hüsnü Dağlarca


Yedi Meşaleciler
1) Ziya Osman Saba
2) Sabri Esat Ziyavuşgil
3) Yaşar Nabi Nayır
4) Muammer Lütfi Bahşi
5) Vasfi Mahir Kocatürk
6) Cevdet Kudret Solok
7) Kenan Hulusi Koray

Saf Şiir Anlayışı ve Saf Şiirin Özellikleri

Saf (Öz) Şiir Anlayışı

Paul Valery'nin şiirde dili her şeyin üstünde tutan görüşünden hareketle bazı şairlerimizde her türlü ideolojinin dışında kalarak sadece okuyucuda estetik haz uyandıran bu anlayış, temsilcilerini her türlü eğiliminin dışında tutup bağımsız kişilikler olarak şiir yazmaya yöneltmiştir. Türk edebiyatında öz şiir eğilimi Ahmet Haşim'in "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" adlı Makalesiyle başlar.

Saf Şiirin Özellikleri
* Bu görüşü savunanlarda estetik tavır ön plandadır.
* "Sanat için sanat"anlayışı hakimdir.
* Öz şiir anlayışı savunan şairler, siyasi olaylardan uzak durmuş, sadece saf şiiri amaçlamışlardır.
* Şiir dili her şeyin üzerindedir.
* Şiir bir biçim sorunudur.
* Şairler iç ahengi yakalayabilmek için söz sanatlarında, ses benzerliklerinden redif ve kafiyeden yararlanmışlardır.
* Dilde saflaşma, sadeleşme görülür.
* Şiir soylu bir sanat olarak kabul edilir.
* En değerli şey dizedir.
* Şairlerin kemdine özgü imge düzenleri vardır.
* Sembolizmden etkilenmişlerdir.
* İşlenen temalar sıradan okurun anlayamayacağı niteliktedir.
* Güzel şiirin ancak çalışarak elde edileceği ve şiirin emek işi olduğu görüşü hakimdir.
* Saf şiir anlayışı benimseyen şairleri ikiye ayırabililiz:

A) Bireysel yazanlar
B) Yedi Meşaleciler


Saf Şiir Anlayışı ve Saf Şiirin temsilcileri
Saf Şiir Anlayışı ve Saf Şiirin Özellikleri
Saf Şiirin Bireysel Yazan Temsilcileri
1) Yahya Kemal Beyatlı
2) Ahmet Haşim
3) Cahit Sıtkı Tarancı
4) Ahmet Muhip Dıranas
5) Asaf Halet Çelebi
6) Necip Fazıl Kısakürek
7) Ahmet Hamdi Tanpınar
8) Özdemir Asaf
9) Behçet Necatigil
10) Fazıl Hüsnü Dağlarca


Yedi Meşaleciler
1) Ziya Osman Saba
2) Sabri Esat Ziyavuşgil
3) Yaşar Nabi Nayır
4) Muammer Lütfi Bahşi
5) Vasfi Mahir Kocatürk
6) Cevdet Kudret Solok
7) Kenan Hulusi Koray

Konstantiniyye Oteli Zülfü Livaneli Tanıtımı ve Özeti,  Konstantiniyye Oteli Zülfü Livaneli Tanıtımı, Konstantiniyye Oteli Zülfü Livaneli Özeti, Konstantiniyye Oteli Tanıtımı ve Özeti, Konstantiniyye Oteli Özeti, Konstantiniyye Oteli Tanıtımı
Zülfü Livaneli, yepyeni bir romanla okuyucusuyla buluşuyor:
Konstantiniyye Oteli.

Zülfü Livaneli, kitabında okuru sıra dışı yolculuğa çıkarıyor.

Kitap Doğan Kitap tarafından 22 Mayıs 2015 tarihinde yayımlandı. 

Kitap 480 sayfadan oluşuyor ve yayınevi tarafından tavsiye edilen fiyatı 33TL. Ancak kitap satan bazı sitelerde kitabın fyatı farklılıklar gösterebiliyor.

İşte kitabın bazı sitelerdeki fiyatları: 
Konstantiniyye Oteli Zülfü Livaneli Özeti
Konstantiniyye Oteli  Özeti
Kitapyurdu: 26,40TL.
Hepsiburada: 17,49TL.
Pandora: 24,42TL.
İdefix: 25,08TL.  (Kitabın sayfasına gitmek için site adına tıklayınız!)

Konstantiniyye Oteli Zülfü Livaneli Kitap Tanıtımı ve Özeti

Konstantiniyye Oteli Zülfü Livaneli Tanıtımı ve Özeti,  Konstantiniyye Oteli Zülfü Livaneli Tanıtımı, Konstantiniyye Oteli Zülfü Livaneli Özeti, Konstantiniyye Oteli Tanıtımı ve Özeti, Konstantiniyye Oteli Özeti, Konstantiniyye Oteli Tanıtımı
Zülfü Livaneli, yepyeni bir romanla okuyucusuyla buluşuyor:
Konstantiniyye Oteli.

Zülfü Livaneli, kitabında okuru sıra dışı yolculuğa çıkarıyor.

Kitap Doğan Kitap tarafından 22 Mayıs 2015 tarihinde yayımlandı. 

Kitap 480 sayfadan oluşuyor ve yayınevi tarafından tavsiye edilen fiyatı 33TL. Ancak kitap satan bazı sitelerde kitabın fyatı farklılıklar gösterebiliyor.

İşte kitabın bazı sitelerdeki fiyatları: 
Konstantiniyye Oteli Zülfü Livaneli Özeti
Konstantiniyye Oteli  Özeti
Kitapyurdu: 26,40TL.
Hepsiburada: 17,49TL.
Pandora: 24,42TL.
İdefix: 25,08TL.  (Kitabın sayfasına gitmek için site adına tıklayınız!)


Sözlü Dönem Türk Edebiyatı, sözlü edebiyat dönemi, sözlü türk edebiyatı dönemi, türk edebiyatının sözlü dönemi Henüz Türklerin yazıyı kullanmadıkları
dönemlerde üretmiş oldukları edebi eserlere sözlü edebiyat ürünleri denir. Bu dönem eserlerinde Şamanizm, Budizm, Maniheizm dinlerinin etkisi görülür ve sözlü dönem eserleri kulaktan kulağa sonraki nesillere aktarılmıştır. İslamiyet’ten önceki Türk edebiyatı M.Ö. 4000′li yıllarda başlar ve Türklerin İslamiyet’i kabul ettiği 11. yüzyıl ortalarına kadar devam eder.

İslamiyet öncesi dönem içerisindeki bu süreçte Göktürklere ait anıtların bulunduğu 6. yüzyıldan öncesi sözlü edebiyat olarak adlandırılmaktadır. Bütün milletlerde olduğu gibi Türklerde de sözlü edebiyat kaynağını dinden alır. Birçok sözlü edebiyat ürünü dini törenlerde üretilerek devam etmiştir. Şiir sözlü edebiyatın önemli bir parçasıdır.


Sözlü Edebiyatın Özellikleri

- Bu dönem ile ilgili bilgiler veren elimizdeki en eski kaynak Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügati’t-Türk adlı eseridir.

- Bu dönem eserlerde hece ölçüsü ve dörtlükler kullanılmıştır.

- Genellikle yarım kafiye kullanılan eserlerde aşk, ölüm ve doğa konuları işlenmiştir.


Sözlü Dönemin Ürünleri

1. Sav : Günümüzdeki atasözlerinin ilk biçimleridir.

2. Sagu : Ölülerin ardından söylenen ağıtlardır.

3. Destan : Halkı derinden etkileyen olayların nazım şeklinde anlatılmasıdır.

4. Koşuk : Doğa, aşk ve kahramanlık konularının işlendiği kopuzla söylenen şiirlerdir.

Eski Türk Şiiri

Dörtlükler şeklinde yazılmış şiirlerde hecenin yedili, sekizli, on ikili biçimlerine çok rastlanmaktadır. Dil olarak çok sade bir Türkçe kullanılmıştır ve aşk, ayrılık, yiğitlik, kahramanlık, ölüm, cesaret ve at sevgisi gibi konular işlenmiştir. Bu dönem şairlerine kam, baksı, ozan gibi adlar verilmektedir.

Destan (Epope)

Destan bir milletin yaşamış olduğu ve millet üzerinde derin izler oluşturmuş olan savaş, göç, kıtlık vb. olayların anlatıldığı türdür. Eski Türk destanları dönemin özelliğine uygun olarak uzun şiirler şeklindedir.Epik şiir türünün örnekleri olan destanlarda olağanüstü olaylar ve kahramanlara rastlamak mümkündür. İlk çağlarda bilimin henüz gelişmemiş olduğu dönemlerde tüm olaylar Allah’ın hiddeti vb. şekillerde anlaşılmış ve anlatılmıştır. Anlatırken de herkes duyduklarına eklemeler ve süslemeler yaparak başkalarına aktarmıştır. Bu şekilde destanlar manzum özellikleri sayesinde sonraki kuşaklara aktarılmıştır.

Sözlü Edebiyat Dönemi Destanlarının Özellikleri


- Manzum olarak yazılmışlardır ve çok uzundurlar.

- Dil ve anlatım olarak milli özellik taşırlar.

- Savaş, deprem, yangın gibi toplum hayatında önemli yer tutan olaylar anlatılmıştır.

- Olağanüstü olaylar ve kahramanlar bulunmaktır.

Sav

Bir duygu ya da düşünceyi öğüt biçiminde anlatan ve az sözle çok şey ifade eden günümüzde atasözü adı verdiğimiz sözlerin İslamiyet’ten önceki Türk edebiyatındaki adına sav denir. “Tag taga kavuşmas, kiş kişike kavuşur.” sözü sözlü dönem atasözlerimizden biridir.

Sagu

Eski Türklerde ölen kişinin kahramanlıklarını, ölümünden duyulan üzüntüyü ifade eden ağıtlara verilen addır. En meşhurları Alp Er Tunga sagusudur.

Koşuk

Türklerde şölen adı verilen törenlerde söylenen aşk, kahramanlık vb. konularda söylenmiş şiirlere koşuk adı verilir. Sonraki dönemlerde koşma ve manilere kaynaklık etmişlerdir.

Sözlü Dönem Türk Edebiyatı

Sözlü Dönem Türk Edebiyatı, sözlü edebiyat dönemi, sözlü türk edebiyatı dönemi, türk edebiyatının sözlü dönemi Henüz Türklerin yazıyı kullanmadıkları
dönemlerde üretmiş oldukları edebi eserlere sözlü edebiyat ürünleri denir. Bu dönem eserlerinde Şamanizm, Budizm, Maniheizm dinlerinin etkisi görülür ve sözlü dönem eserleri kulaktan kulağa sonraki nesillere aktarılmıştır. İslamiyet’ten önceki Türk edebiyatı M.Ö. 4000′li yıllarda başlar ve Türklerin İslamiyet’i kabul ettiği 11. yüzyıl ortalarına kadar devam eder.

İslamiyet öncesi dönem içerisindeki bu süreçte Göktürklere ait anıtların bulunduğu 6. yüzyıldan öncesi sözlü edebiyat olarak adlandırılmaktadır. Bütün milletlerde olduğu gibi Türklerde de sözlü edebiyat kaynağını dinden alır. Birçok sözlü edebiyat ürünü dini törenlerde üretilerek devam etmiştir. Şiir sözlü edebiyatın önemli bir parçasıdır.


Sözlü Edebiyatın Özellikleri

- Bu dönem ile ilgili bilgiler veren elimizdeki en eski kaynak Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügati’t-Türk adlı eseridir.

- Bu dönem eserlerde hece ölçüsü ve dörtlükler kullanılmıştır.

- Genellikle yarım kafiye kullanılan eserlerde aşk, ölüm ve doğa konuları işlenmiştir.


Sözlü Dönemin Ürünleri

1. Sav : Günümüzdeki atasözlerinin ilk biçimleridir.

2. Sagu : Ölülerin ardından söylenen ağıtlardır.

3. Destan : Halkı derinden etkileyen olayların nazım şeklinde anlatılmasıdır.

4. Koşuk : Doğa, aşk ve kahramanlık konularının işlendiği kopuzla söylenen şiirlerdir.

Eski Türk Şiiri

Dörtlükler şeklinde yazılmış şiirlerde hecenin yedili, sekizli, on ikili biçimlerine çok rastlanmaktadır. Dil olarak çok sade bir Türkçe kullanılmıştır ve aşk, ayrılık, yiğitlik, kahramanlık, ölüm, cesaret ve at sevgisi gibi konular işlenmiştir. Bu dönem şairlerine kam, baksı, ozan gibi adlar verilmektedir.

Destan (Epope)

Destan bir milletin yaşamış olduğu ve millet üzerinde derin izler oluşturmuş olan savaş, göç, kıtlık vb. olayların anlatıldığı türdür. Eski Türk destanları dönemin özelliğine uygun olarak uzun şiirler şeklindedir.Epik şiir türünün örnekleri olan destanlarda olağanüstü olaylar ve kahramanlara rastlamak mümkündür. İlk çağlarda bilimin henüz gelişmemiş olduğu dönemlerde tüm olaylar Allah’ın hiddeti vb. şekillerde anlaşılmış ve anlatılmıştır. Anlatırken de herkes duyduklarına eklemeler ve süslemeler yaparak başkalarına aktarmıştır. Bu şekilde destanlar manzum özellikleri sayesinde sonraki kuşaklara aktarılmıştır.

Sözlü Edebiyat Dönemi Destanlarının Özellikleri


- Manzum olarak yazılmışlardır ve çok uzundurlar.

- Dil ve anlatım olarak milli özellik taşırlar.

- Savaş, deprem, yangın gibi toplum hayatında önemli yer tutan olaylar anlatılmıştır.

- Olağanüstü olaylar ve kahramanlar bulunmaktır.

Sav

Bir duygu ya da düşünceyi öğüt biçiminde anlatan ve az sözle çok şey ifade eden günümüzde atasözü adı verdiğimiz sözlerin İslamiyet’ten önceki Türk edebiyatındaki adına sav denir. “Tag taga kavuşmas, kiş kişike kavuşur.” sözü sözlü dönem atasözlerimizden biridir.

Sagu

Eski Türklerde ölen kişinin kahramanlıklarını, ölümünden duyulan üzüntüyü ifade eden ağıtlara verilen addır. En meşhurları Alp Er Tunga sagusudur.

Koşuk

Türklerde şölen adı verilen törenlerde söylenen aşk, kahramanlık vb. konularda söylenmiş şiirlere koşuk adı verilir. Sonraki dönemlerde koşma ve manilere kaynaklık etmişlerdir.

Silahlara Veda Ernest Hemingway Özeti, kitap özetleri, roman özetleri, silahlara veda kimin eseri, ernest hemingway kimdir, ernest hemingway eserleri

Silahlara Veda Ernest Hemingway Özeti
Ernest Hemingway'in en ünlü romanlarından biri olan "Silahlara Veda" kitabının özeti şöyle:



1915 yılının sonbaharında, İtalyan Ordusu Müttefik Avusturya ve Almanya Orduları karşısında çetin bir muharebe vermektedir. Teğmen Tenente bu sıralarda dostları Rinaldi,Papaz ve Bölük Komutanı ile birlikte cephededir. Rinaldi bir doktordur. Teğmen Tenente’de yaralıların ve şehitlerin cephe gerisine arabalarla taşınmasından sorumlu subaydır. Savaş o yıl sanki yaşanması gereken bir olaymış gibi geçmektedir. Bu nedenle Tenente ve arkadaşları sık sık birlikte olarak, içkiler içerek şehrin ve cephe gerisinin zevkini çıkarmaktadır.

Birgün Rinaldi iki İngiliz hastabakıcısıyla tanışır. Bu kızlar İngiltere’nin, müttefiki İtalya’ya yardım etmek amacıyla gönderdiği hastanede görevlidir. Catherine adındaki kıza Rinaldi ilk başlarda ilgi duymaktadır. Ancak bu delikanlının kadınlarla arası pek iyi değildir. Bu nedenle, çapkın arkadaşı Henry’den yardım ister.

Henry, Catherine’den etkilenir. Bunu anlayan Rinaldi arkadaşını kırmamak amacıyla aradan çekilir. Tenente ile Catherine arasında sıcak bir bağ kurulur. Aşkları gün geçtikçe daha da büyümeye başlamıştır.

1916 yılının bahar ayında Tenente ileri hatlardan yaralı taşımak amacıyla görevlendirilmiştir. Askerleri ile harbin gereksiz birşey olduğunu ve savaşın artık bitmesi gerektiği üzerinde konuşurlarken bir top sesiyle hepsi daldıkları rüya aleminden uyanırlar. Tenente bacağından yaralanmıştır. Askerlerinden ikisi de ölmüştür.

Silahlara Veda Ernest Hemingway kitap Özeti
Silahlara Veda Ernest Hemingway Özeti
Teğmen Tenente dizinin parçalanması nedeniyle derhal Milano’ya yeni kurulan bir hastaneye gönderilir. Buraya sevgilisi Catherine’de gelir. Amacı her zaman sevdiği adamın yanında olmaktır.

İyileşmesine yakın Henry artık güzel Catherine’ye adam akıllı aşık olmuştur. İkisi de birbirini deliler gibi sevmektedir. Henry gümüş liyakat madalyası ile ödüllendirilir. Savaş, artık onun için çekilmez hale gelmiştir. Tek amacı Catherine ile birlikte yaşamaktır. Kız hamile kalır. Henry kızla evlenmek istemesine rağmen savaş nedeniyle bunu yapamamaktadır.

1917 yazında Tenente kışlasına geri döner. Herşey değişmiştir. Bölük Komutanı sanki on yaş yaşlanmıştır. O kış ve bahar aylarında çok çetin ve zorlu çarpışmalarla İtalyan ordusu artık geri çekilmenin eşiğine gelmiştir. Birçok birlik zaten geri çekilmenin hazırlıklarına başlamıştır.

Tenente yazın sonuna doğru çekileceklerini öğrenir. Askerleriyle birlikte, emrindeki araçlarla yollara düşer. Yolda iki genç kızı yanlarına alırlar. Bir ara çamura saplanırlar ve bir türlü arabalarını dışarı çıkaramazlar. İki kıza para vererek, Tenente yoluna devam eder. Almanlar geri çekilen İtalyan Ordusunu takip etmektedir. Yolda Almanlarla karşılaşırlar Tenente’in bir askeri vurulur. Hızla diğer askeriyle beraber taburlarını bulmak için kaçmaya başlarlar.

Tenente İtalyan kuvvetlerine yaklaştığında, Alman ajanıdır diye yakalanır. Bu sadece İtalyancası biraz bozuk diye yapılır. Yargılanacağı sırada, kurşuna dizilmekten kurtulmayı kaçmakta bulur. Kendini Po nehrinin sularına bırakır.

Sudan çıktığında demiryolunun yakınında olduğunu farkeder,hemen top yüklü bir vagona atlayarak sevgilisinin yolunu tutar.

Sevgilisine kavuştuğunda rütbelerini sökmüş, sivil kıyafetini üzerine geçirmiş bir asker kaçağıdır. Savaştan tiksinmektedir. Bir gece ansızın yakalanacağı haberini alır. Tek kurtuluş yolunu İsviçre’ye kaçmakta bulur. Bir tekneyle ve yanında Catherine’le fırtınalı bir gecede soğuk Orion Gölü’nü kullanarak İsviçre’ye ulaşır.

İlk önce onları sorguya çekerler, Henry onlara kış sporu yaptıklarını bunun için İtalya’dan kürek çekerek İsviçre’ye geldiklerini söyler. Pasaportları ve paraları olduğu için İsviçre Polisi herhangi bir önlem almaz. Henry ile Catherine Montreaux’ya yerleşirler. Otelde çok iyi vakit geçirirler. Bu arada Henry sakal bırakmıştır. Catherine’nin hamileliğinin sonlarına doğru her ikisi de Lourenne’e doğum amacıyla giderler.

İlk sancılar başladığında çift çok mutlu olur. Ancak bebek ters gelmektedir. Ayrıca sancılarda yetersizdir. Doktorlar sezeryan yöntemi ile bebeğin annesinin karnından alınmasına karar verir. Henry Catherine’nin ölebileceği endişesi içindedir. Bebeğin onun için hiç önemi yoktur. Tek düşündüğü biricik aşkı Catherine’dir.


Başarılı bir ameliyat gerçekleşmesine rağmen bebek ölü doğar. Tenente sevgilisinin de durumundan endişe duymaktadır. Koktuğu başına gelir, Catherine aniden fenalaşır ve aşırı kan kaybı nedeniyle ölür. Artık Henry için herşey bitmiştir. Bezgin bir halde oteline geri döner.

Silahlara Veda Ernest Hemingway Özeti

Silahlara Veda Ernest Hemingway Özeti, kitap özetleri, roman özetleri, silahlara veda kimin eseri, ernest hemingway kimdir, ernest hemingway eserleri

Silahlara Veda Ernest Hemingway Özeti
Ernest Hemingway'in en ünlü romanlarından biri olan "Silahlara Veda" kitabının özeti şöyle:



1915 yılının sonbaharında, İtalyan Ordusu Müttefik Avusturya ve Almanya Orduları karşısında çetin bir muharebe vermektedir. Teğmen Tenente bu sıralarda dostları Rinaldi,Papaz ve Bölük Komutanı ile birlikte cephededir. Rinaldi bir doktordur. Teğmen Tenente’de yaralıların ve şehitlerin cephe gerisine arabalarla taşınmasından sorumlu subaydır. Savaş o yıl sanki yaşanması gereken bir olaymış gibi geçmektedir. Bu nedenle Tenente ve arkadaşları sık sık birlikte olarak, içkiler içerek şehrin ve cephe gerisinin zevkini çıkarmaktadır.

Birgün Rinaldi iki İngiliz hastabakıcısıyla tanışır. Bu kızlar İngiltere’nin, müttefiki İtalya’ya yardım etmek amacıyla gönderdiği hastanede görevlidir. Catherine adındaki kıza Rinaldi ilk başlarda ilgi duymaktadır. Ancak bu delikanlının kadınlarla arası pek iyi değildir. Bu nedenle, çapkın arkadaşı Henry’den yardım ister.

Henry, Catherine’den etkilenir. Bunu anlayan Rinaldi arkadaşını kırmamak amacıyla aradan çekilir. Tenente ile Catherine arasında sıcak bir bağ kurulur. Aşkları gün geçtikçe daha da büyümeye başlamıştır.

1916 yılının bahar ayında Tenente ileri hatlardan yaralı taşımak amacıyla görevlendirilmiştir. Askerleri ile harbin gereksiz birşey olduğunu ve savaşın artık bitmesi gerektiği üzerinde konuşurlarken bir top sesiyle hepsi daldıkları rüya aleminden uyanırlar. Tenente bacağından yaralanmıştır. Askerlerinden ikisi de ölmüştür.

Silahlara Veda Ernest Hemingway kitap Özeti
Silahlara Veda Ernest Hemingway Özeti
Teğmen Tenente dizinin parçalanması nedeniyle derhal Milano’ya yeni kurulan bir hastaneye gönderilir. Buraya sevgilisi Catherine’de gelir. Amacı her zaman sevdiği adamın yanında olmaktır.

İyileşmesine yakın Henry artık güzel Catherine’ye adam akıllı aşık olmuştur. İkisi de birbirini deliler gibi sevmektedir. Henry gümüş liyakat madalyası ile ödüllendirilir. Savaş, artık onun için çekilmez hale gelmiştir. Tek amacı Catherine ile birlikte yaşamaktır. Kız hamile kalır. Henry kızla evlenmek istemesine rağmen savaş nedeniyle bunu yapamamaktadır.

1917 yazında Tenente kışlasına geri döner. Herşey değişmiştir. Bölük Komutanı sanki on yaş yaşlanmıştır. O kış ve bahar aylarında çok çetin ve zorlu çarpışmalarla İtalyan ordusu artık geri çekilmenin eşiğine gelmiştir. Birçok birlik zaten geri çekilmenin hazırlıklarına başlamıştır.

Tenente yazın sonuna doğru çekileceklerini öğrenir. Askerleriyle birlikte, emrindeki araçlarla yollara düşer. Yolda iki genç kızı yanlarına alırlar. Bir ara çamura saplanırlar ve bir türlü arabalarını dışarı çıkaramazlar. İki kıza para vererek, Tenente yoluna devam eder. Almanlar geri çekilen İtalyan Ordusunu takip etmektedir. Yolda Almanlarla karşılaşırlar Tenente’in bir askeri vurulur. Hızla diğer askeriyle beraber taburlarını bulmak için kaçmaya başlarlar.

Tenente İtalyan kuvvetlerine yaklaştığında, Alman ajanıdır diye yakalanır. Bu sadece İtalyancası biraz bozuk diye yapılır. Yargılanacağı sırada, kurşuna dizilmekten kurtulmayı kaçmakta bulur. Kendini Po nehrinin sularına bırakır.

Sudan çıktığında demiryolunun yakınında olduğunu farkeder,hemen top yüklü bir vagona atlayarak sevgilisinin yolunu tutar.

Sevgilisine kavuştuğunda rütbelerini sökmüş, sivil kıyafetini üzerine geçirmiş bir asker kaçağıdır. Savaştan tiksinmektedir. Bir gece ansızın yakalanacağı haberini alır. Tek kurtuluş yolunu İsviçre’ye kaçmakta bulur. Bir tekneyle ve yanında Catherine’le fırtınalı bir gecede soğuk Orion Gölü’nü kullanarak İsviçre’ye ulaşır.

İlk önce onları sorguya çekerler, Henry onlara kış sporu yaptıklarını bunun için İtalya’dan kürek çekerek İsviçre’ye geldiklerini söyler. Pasaportları ve paraları olduğu için İsviçre Polisi herhangi bir önlem almaz. Henry ile Catherine Montreaux’ya yerleşirler. Otelde çok iyi vakit geçirirler. Bu arada Henry sakal bırakmıştır. Catherine’nin hamileliğinin sonlarına doğru her ikisi de Lourenne’e doğum amacıyla giderler.

İlk sancılar başladığında çift çok mutlu olur. Ancak bebek ters gelmektedir. Ayrıca sancılarda yetersizdir. Doktorlar sezeryan yöntemi ile bebeğin annesinin karnından alınmasına karar verir. Henry Catherine’nin ölebileceği endişesi içindedir. Bebeğin onun için hiç önemi yoktur. Tek düşündüğü biricik aşkı Catherine’dir.


Başarılı bir ameliyat gerçekleşmesine rağmen bebek ölü doğar. Tenente sevgilisinin de durumundan endişe duymaktadır. Koktuğu başına gelir, Catherine aniden fenalaşır ve aşırı kan kaybı nedeniyle ölür. Artık Henry için herşey bitmiştir. Bezgin bir halde oteline geri döner.

Tezkire Nedir?
Çeşitli mesleklerden önemli kişilerin hayatlarını anlatmak üzere düzenlenen eserlere "tezkire", şairleri tanıtan tezkirelere "şuara tezkiresi" denir. Batı edebiyatındaki biyografinin karşılığı gibidir. İlk örneği Ali Şir Nevai'nin "Mecalisü'n Nefais"dir. Anadolu’daki en önemli örnek asıl adı "Heşt Behişt" olan "Sehi Bey Tezkiresi"dir.

Tezkire Nedir?

Tezkire Nedir?
Çeşitli mesleklerden önemli kişilerin hayatlarını anlatmak üzere düzenlenen eserlere "tezkire", şairleri tanıtan tezkirelere "şuara tezkiresi" denir. Batı edebiyatındaki biyografinin karşılığı gibidir. İlk örneği Ali Şir Nevai'nin "Mecalisü'n Nefais"dir. Anadolu’daki en önemli örnek asıl adı "Heşt Behişt" olan "Sehi Bey Tezkiresi"dir.

Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında Tiyatro, Cumhuriyet Döneminde Tiyatro, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında Tiyatronun önemi, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında Tiyatronun temsilcileri, Cumhuriyet Dönemi Tiyatrosunun temsilcileri
 
İstanbul, Cumhuriyet döneminde Türkiye'deki tiyatro
Cumhuriyet Döneminde Tiyatro
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında Tiyatro

etkinliklerinin merkezi haline gelmiştir. Kurtuluş yıllarının coşkunluğu, çağdaşlaşma çabalarının üstyapı kurumlarında yoğunlaşan belirtileri tiyatroya da yansımaktaydı. Kadın ve erkeklerin tiyatroya birlikte gitmeleri de bu değişimin örneklerindendir. Ayrıca, daha Cumhuriyetin ilk yıllarında kadın oyuncu sorunu çözümlenmiş, Darülbedayi'de oynanan Othello'da Desdemona rolünü Bedia Muvahhit, Emilia'yı ise Neyyire Neyir canlandırmıştır.

Türkiye'nin ilk ödenekli tiyatrosu Darülbedayi'nin 1927 yılında adı İstanbul Şehir Tiyatrosu olarak değiştirilimiştir. Görgü ve bilgisini yurtdışında geliştiren Muhsin Ertuğrul'un yönetimindeki bu tiyatro yeni oyun yazarlarının, oyuncularının, yönetmenlerin ve her kuşaktan binlerce tiyatro seyircisinin yetişmesinde bir okul görevi görmüştür. Önceleri Tepebaşı'nda Dram ve Komedi tiyatrolarında çalışmalarını sürdüren topluluk, yapıların yıkılması ve yanması nedeniyle Beyoğlu Yeni Komedi Tiyatrosu, Harbiye Şehir Tiyatrosu gibi salonların yanı sıra, 1960'tan sonra yapılan Üsküdar ve Fatih şehir tiyatrolarında ve Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nin salonunda her tiyatro mevsiminde oyunlar sunmuştur. Bu ödenekli tiyatronun dışında bazı özel tiyatrolar da Meşrutiyet döneminden beri süregelen dağınık bir düzen içinde, gerek Naşit (1886-1943) gibi büyük halk sanataçılarının gördüğü ilgiyle, gerek operet topluluklarının getirdiği canlılıkla İstanbul'un tiyatro yaşamını zenginleştirmişlerdir.

1936'da Milli Musiki ve Temsil Akademisi'nin bir bölümü olarak açılan Ankara Devlet Konservatuvarı, yetenekli Alman tiyatro adamı Carl Ebert'in çabasıyla değerli oyuncuların yetişmesine katkıda bulundu. İlk hazırlık döneminden sonra 1949'da Devlet Tiyatroları resmen kuruldu. Böylece tiyatro sanatının yurt düzeyinde yaygınlaşmasında da önemli bir adım atılmış oldu. Bu kurum daha sonra İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon ve Diyarbakır'da yerleşik kadrolarla çalışan şubeler açarak ve daha başka kentlere turneler düzenleyerek tiyatroyu yaygınlaştırdı.

Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında Tiyatro

Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında Tiyatro, Cumhuriyet Döneminde Tiyatro, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında Tiyatronun önemi, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında Tiyatronun temsilcileri, Cumhuriyet Dönemi Tiyatrosunun temsilcileri
 
İstanbul, Cumhuriyet döneminde Türkiye'deki tiyatro
Cumhuriyet Döneminde Tiyatro
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatında Tiyatro

etkinliklerinin merkezi haline gelmiştir. Kurtuluş yıllarının coşkunluğu, çağdaşlaşma çabalarının üstyapı kurumlarında yoğunlaşan belirtileri tiyatroya da yansımaktaydı. Kadın ve erkeklerin tiyatroya birlikte gitmeleri de bu değişimin örneklerindendir. Ayrıca, daha Cumhuriyetin ilk yıllarında kadın oyuncu sorunu çözümlenmiş, Darülbedayi'de oynanan Othello'da Desdemona rolünü Bedia Muvahhit, Emilia'yı ise Neyyire Neyir canlandırmıştır.

Türkiye'nin ilk ödenekli tiyatrosu Darülbedayi'nin 1927 yılında adı İstanbul Şehir Tiyatrosu olarak değiştirilimiştir. Görgü ve bilgisini yurtdışında geliştiren Muhsin Ertuğrul'un yönetimindeki bu tiyatro yeni oyun yazarlarının, oyuncularının, yönetmenlerin ve her kuşaktan binlerce tiyatro seyircisinin yetişmesinde bir okul görevi görmüştür. Önceleri Tepebaşı'nda Dram ve Komedi tiyatrolarında çalışmalarını sürdüren topluluk, yapıların yıkılması ve yanması nedeniyle Beyoğlu Yeni Komedi Tiyatrosu, Harbiye Şehir Tiyatrosu gibi salonların yanı sıra, 1960'tan sonra yapılan Üsküdar ve Fatih şehir tiyatrolarında ve Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nin salonunda her tiyatro mevsiminde oyunlar sunmuştur. Bu ödenekli tiyatronun dışında bazı özel tiyatrolar da Meşrutiyet döneminden beri süregelen dağınık bir düzen içinde, gerek Naşit (1886-1943) gibi büyük halk sanataçılarının gördüğü ilgiyle, gerek operet topluluklarının getirdiği canlılıkla İstanbul'un tiyatro yaşamını zenginleştirmişlerdir.

1936'da Milli Musiki ve Temsil Akademisi'nin bir bölümü olarak açılan Ankara Devlet Konservatuvarı, yetenekli Alman tiyatro adamı Carl Ebert'in çabasıyla değerli oyuncuların yetişmesine katkıda bulundu. İlk hazırlık döneminden sonra 1949'da Devlet Tiyatroları resmen kuruldu. Böylece tiyatro sanatının yurt düzeyinde yaygınlaşmasında da önemli bir adım atılmış oldu. Bu kurum daha sonra İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon ve Diyarbakır'da yerleşik kadrolarla çalışan şubeler açarak ve daha başka kentlere turneler düzenleyerek tiyatroyu yaygınlaştırdı.

Popular Posts