background img

The New Stuff

İSMAİL HABİB SEVÜK,SUUT KEMAL YETKİN,NURULLAH ATAÇ,CEMİL MERİÇ,SABAHATTİN EYÜBOĞLU,ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN TEMSİLCİLERİ,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLER

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ VE CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN TEMSİLCİLERİ

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında öğretici metinlerin genel özellikleri şunlardır:
  • Cumhuriyet döneminde öğretici metinler bakımından büyük ilerlemeler kaydedilmiş; deneme, makale, gezi yazısı, hatıra, fıkra, eleştiri gibi alanlarda önemli eserler verilmiştir.
  • Öğretici metinlerin genel amaçlarına uygun olarak bilgi verme, düşündürme, açıklama amaçlanmış; metnin yapısı dil ve anlatımı, kullanılan motifler bu amaçlara göre belirlenmiştir.
  • Sanatçılar, Kurtuluş Savaşı’dan yeni çıkmış olan ülkenin Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda büyük bir kalkınmaya girişmesi sonucunda millete ve milletin kültürüne yönelmiş, eserlerde Anadolu ve Anadolu insanını anlatmışlardır.
  • Bu tür metinlerde günlük konuşma dilindeki Türkçe kelimeler, halk söyleyişlerindeki tamlamalar kullanılır; Arapça ve Farsça sözcüklere fazla yer verilmez.
  • Bu dönem yazarları, öğretici metinlerde terim ve kavramları, gündelik yaşama ait kelime ve kelime gruplarını kullanarak edebi bakımdan güçlü bir anlatıma ulaşmayı düşünürler.
  • Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı öğretici metinlerinde yazı dilinin konuşma diline yaklaştırılması, açık, sade ve anlaşılır bir dilin kullanılması daha fazla okura ulaşılmasını sağlamıştır.
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında öğretici metin türlerinde eserler kaleme alan önemli sanatçılar şunlardır:
1. NURULLAH ATAÇ (1898 – 1957)
  • Deneme ve eleştiri türünde oldukça başarılıdır. Hatta bu türlerde ustalaşmıştır.
  • Batılı anlamda ilk deneme ve eleştiri yazılarının sahibidir.
  • 1940’tan sonraki yazılarında Türkçeyi özleştirme çabası öne çıkar.
  • Eserleri:
  • Deneme-Eleştiri: Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar.
  • Günlük: Günce.
2. SUUT KEMAL YETKİN (1903 – 1980)
  • Deneme ve eleştiriyle tanınmıştır.
  • Sanat, estetik, resim ve felsefe gibi alanlarda eserler kaleme almıştır.
  • Düşüncelerini açık ve yalın bir anlatımla yazmıştır.
  • Eserleri:
  • Deneme: Günlerin Götürdüğü, Edebiyat Konuşmaları, Edebiyat Üzerine, Düşün Payı, Yokuşa Doğru, Şiir Üzerine Düşünceler, Denemeler
  • İnceleme-Araştırma: Ahmet Haşim ve Sembolizm, Sanat Felsefesi, Edebiyatta Akımlar.
3. İSMAİL HABİP SEVÜK (1892 – 1954)
  • Milli mücadeleye destek veren önemli yazarlarımızdan biridir.
  • “İzmir’e Doğru” ve “Açıksöz” gazetelerinde başyazarlık yapmıştır.
  • Türk edebiyatı tarihi, anı, gezi yazısı gibi türlerde eserler yazmıştır.
  • Eserleri:
  • Edebiyat Tarihi – İnceleme: Türk Teceddüt Tarihi, Avrupa Edebiyatı ve Biz, Edebiyat Bilgileri
  • Gezi Yazısı: Tuna’dan Batı’ya Yurttan Yazılar
  • Anı: O Zamanlar
4. CEMİL MERİÇ (1917 – 1987)
  • Deneme türünün usta isimlerinden biridir.
  • Denemeleri dışında, edebiyat tarihi, felsefe, tarih çalışmaları ve çevirileri de vardır.
  • Eserleri:
  • Deneme: Bu Ülke, Mağaradakiler
  • Araştırıma-İnceleme: Umrandan Uygarlığa, Kırk Ambar, Bir Dünyanın Eşiğinde.
5. SABAHATTİN EYÜBOĞLU (1908 – 1973)
  • Deneme ustalarındandır.
  • Araştırma ve incelemeleri de vardır.
  • Eserleri:
  • Deneme: Mavi ile Kara, Sanat Üzerine Denemeler
6. ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR (1883 – 1963)
  • İstanbul’un lüks semtlerini ve Boğaziçi’ni, eski aşklarını, eğlencelerini anlatmıştır.
  • Anlaşılır bir dille, anı, makale, öykü ve romanlar yazmıştır.
  • Anıları ve CHP roman yarışmasında (1942) üçüncü olan Fehim Bey ve Biz adlı romanı önemli eserleridir.
  • Eserleri:
  • Anı: Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri, İstanbul ve Pierre Loti
  • Roman: Fehim Bey ve Biz

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ-CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN TEMSİLCİLERİ

İSMAİL HABİB SEVÜK,SUUT KEMAL YETKİN,NURULLAH ATAÇ,CEMİL MERİÇ,SABAHATTİN EYÜBOĞLU,ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN TEMSİLCİLERİ,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLER

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ VE CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ METİNLERİN TEMSİLCİLERİ

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında öğretici metinlerin genel özellikleri şunlardır:
  • Cumhuriyet döneminde öğretici metinler bakımından büyük ilerlemeler kaydedilmiş; deneme, makale, gezi yazısı, hatıra, fıkra, eleştiri gibi alanlarda önemli eserler verilmiştir.
  • Öğretici metinlerin genel amaçlarına uygun olarak bilgi verme, düşündürme, açıklama amaçlanmış; metnin yapısı dil ve anlatımı, kullanılan motifler bu amaçlara göre belirlenmiştir.
  • Sanatçılar, Kurtuluş Savaşı’dan yeni çıkmış olan ülkenin Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda büyük bir kalkınmaya girişmesi sonucunda millete ve milletin kültürüne yönelmiş, eserlerde Anadolu ve Anadolu insanını anlatmışlardır.
  • Bu tür metinlerde günlük konuşma dilindeki Türkçe kelimeler, halk söyleyişlerindeki tamlamalar kullanılır; Arapça ve Farsça sözcüklere fazla yer verilmez.
  • Bu dönem yazarları, öğretici metinlerde terim ve kavramları, gündelik yaşama ait kelime ve kelime gruplarını kullanarak edebi bakımdan güçlü bir anlatıma ulaşmayı düşünürler.
  • Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı öğretici metinlerinde yazı dilinin konuşma diline yaklaştırılması, açık, sade ve anlaşılır bir dilin kullanılması daha fazla okura ulaşılmasını sağlamıştır.
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında öğretici metin türlerinde eserler kaleme alan önemli sanatçılar şunlardır:
1. NURULLAH ATAÇ (1898 – 1957)
  • Deneme ve eleştiri türünde oldukça başarılıdır. Hatta bu türlerde ustalaşmıştır.
  • Batılı anlamda ilk deneme ve eleştiri yazılarının sahibidir.
  • 1940’tan sonraki yazılarında Türkçeyi özleştirme çabası öne çıkar.
  • Eserleri:
  • Deneme-Eleştiri: Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar.
  • Günlük: Günce.
2. SUUT KEMAL YETKİN (1903 – 1980)
  • Deneme ve eleştiriyle tanınmıştır.
  • Sanat, estetik, resim ve felsefe gibi alanlarda eserler kaleme almıştır.
  • Düşüncelerini açık ve yalın bir anlatımla yazmıştır.
  • Eserleri:
  • Deneme: Günlerin Götürdüğü, Edebiyat Konuşmaları, Edebiyat Üzerine, Düşün Payı, Yokuşa Doğru, Şiir Üzerine Düşünceler, Denemeler
  • İnceleme-Araştırma: Ahmet Haşim ve Sembolizm, Sanat Felsefesi, Edebiyatta Akımlar.
3. İSMAİL HABİP SEVÜK (1892 – 1954)
  • Milli mücadeleye destek veren önemli yazarlarımızdan biridir.
  • “İzmir’e Doğru” ve “Açıksöz” gazetelerinde başyazarlık yapmıştır.
  • Türk edebiyatı tarihi, anı, gezi yazısı gibi türlerde eserler yazmıştır.
  • Eserleri:
  • Edebiyat Tarihi – İnceleme: Türk Teceddüt Tarihi, Avrupa Edebiyatı ve Biz, Edebiyat Bilgileri
  • Gezi Yazısı: Tuna’dan Batı’ya Yurttan Yazılar
  • Anı: O Zamanlar
4. CEMİL MERİÇ (1917 – 1987)
  • Deneme türünün usta isimlerinden biridir.
  • Denemeleri dışında, edebiyat tarihi, felsefe, tarih çalışmaları ve çevirileri de vardır.
  • Eserleri:
  • Deneme: Bu Ülke, Mağaradakiler
  • Araştırıma-İnceleme: Umrandan Uygarlığa, Kırk Ambar, Bir Dünyanın Eşiğinde.
5. SABAHATTİN EYÜBOĞLU (1908 – 1973)
  • Deneme ustalarındandır.
  • Araştırma ve incelemeleri de vardır.
  • Eserleri:
  • Deneme: Mavi ile Kara, Sanat Üzerine Denemeler
6. ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR (1883 – 1963)
  • İstanbul’un lüks semtlerini ve Boğaziçi’ni, eski aşklarını, eğlencelerini anlatmıştır.
  • Anlaşılır bir dille, anı, makale, öykü ve romanlar yazmıştır.
  • Anıları ve CHP roman yarışmasında (1942) üçüncü olan Fehim Bey ve Biz adlı romanı önemli eserleridir.
  • Eserleri:
  • Anı: Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri, İstanbul ve Pierre Loti
  • Roman: Fehim Bey ve Biz

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU,CUMHURİYET DÖNEMİ EDEBİYATÇILARI,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ,CUMHURİYET DÖNEMİNDE EDEBİYATIMIZ

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU
Kurtuluş Savaşı zaferle bittikten sonra milli egemenliğe da­yanan demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti kurulur.

Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak için hemen her alanda köklü devrimler yapılır.

Dil ve tarih alanlarında yapılan ancak dağınık bir halde çalışmalar örgütle­nip kurumsallaştırılır.

Ülkenin kalkındırılması ve bayındır hale getirilmesi için köklü icraatlar yapılır.

Böylece ülke gerçeklerine ve çağın gereklerine uy­gun yepyeni bir devlet yapısı oluşturulur.

Çağdaş bir devletin kurulması, Ankara’nın başkent olması, halkçılığın devlet programına girmesi, bilimsel ve lâik anlayışa dayanan milli eğitimin öngörülmesi, kadın özgürlüğü gibi toplumun çehresini değiştiren yeni durumlar, sanat ve edebiyatımızı da oldukça etkiler. 

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar gelen sü­reçte sosyal yapıdaki çeşitlilik; sanatçıların değişik düşün­celer doğrultusunda çeşitli konuları, farklı anlatım yöntemleri kullanarak çeşitli biçimsel kalıplarla ya da hiçbir kalıba, kurala bağlı olmadan yansıtmasına olarak tanımıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra edebiyatımız, çağdaş anlayışlar doğrultusunda gelişmesini başarıyla sürdürmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında “Beş Hececiler” adı ile bilinen şairler topluluğu, en parlak dönemlerini yaşamaktaydı. Yine bu yıllarda Kurtuluş Savaşı’nın etkisiyle edebiyatta genel olarak Anadolu’ya bir yöneliş başlar. Milli Edebiyatçılar, Bağımsızlar ve Beş Hececiler de yine bu dönemde eserler vermeye devam ederler.

Özellikleri:
  • Yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmış ve dildeki sadeleşme çabaları aralıksız olarak sürmüştür.
  • Edebiyatımız bu dönemde toplumcu bir karakter kazanmış gerçekçi bir anlayış güdülmüştür.
  • Aruz ölçüsünün yerini milli ölçümüz olan hece ölçüsü almış, şiirlerde de günlük konuşma dili kullanılmıştır. Yine bu dönemde şiirin biçimce daha da serbest hale gelmesi sağlanmıştır.
  • Şiir, roman, hikâye ve tiyatro gibi türlerde önemli gelişmeler olmuştur. Romanda ve hikâyede halk gerçekleri tamamen yerleşmiştir. Yine tiyatro ve deneme alanında büyük gelişmeler gösterilmiştir.
  • Cumhuriyetin kuruluşuyla 1940 (İkinci Dünya Savaşı) yılları arasında eser veren şair ve yazarlar genellikle daha önceki Milli Edebiyat akımının etkisinde tam anlamıyla “yerli” ve “halka doğru”; veya Batı’nın, özellikle Fransız edebiyatının etkisinde kalarak kişisel yollarında yürümüşlerdir.
  • Bu dönemde edebiyatımız İstanbul aydınlarının tekelinden kurtulmaya başlamıştır. Anadolu’dan aydın yetişmeye başlamıştır.
  • Bu dönemden itibaren farklı edebi topluluklar ortaya çıkmaya başlamıştır.

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI-CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU,CUMHURİYET DÖNEMİ EDEBİYATÇILARI,CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ,CUMHURİYET DÖNEMİNDE EDEBİYATIMIZ

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU
Kurtuluş Savaşı zaferle bittikten sonra milli egemenliğe da­yanan demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti kurulur.

Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak için hemen her alanda köklü devrimler yapılır.

Dil ve tarih alanlarında yapılan ancak dağınık bir halde çalışmalar örgütle­nip kurumsallaştırılır.

Ülkenin kalkındırılması ve bayındır hale getirilmesi için köklü icraatlar yapılır.

Böylece ülke gerçeklerine ve çağın gereklerine uy­gun yepyeni bir devlet yapısı oluşturulur.

Çağdaş bir devletin kurulması, Ankara’nın başkent olması, halkçılığın devlet programına girmesi, bilimsel ve lâik anlayışa dayanan milli eğitimin öngörülmesi, kadın özgürlüğü gibi toplumun çehresini değiştiren yeni durumlar, sanat ve edebiyatımızı da oldukça etkiler. 

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar gelen sü­reçte sosyal yapıdaki çeşitlilik; sanatçıların değişik düşün­celer doğrultusunda çeşitli konuları, farklı anlatım yöntemleri kullanarak çeşitli biçimsel kalıplarla ya da hiçbir kalıba, kurala bağlı olmadan yansıtmasına olarak tanımıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra edebiyatımız, çağdaş anlayışlar doğrultusunda gelişmesini başarıyla sürdürmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında “Beş Hececiler” adı ile bilinen şairler topluluğu, en parlak dönemlerini yaşamaktaydı. Yine bu yıllarda Kurtuluş Savaşı’nın etkisiyle edebiyatta genel olarak Anadolu’ya bir yöneliş başlar. Milli Edebiyatçılar, Bağımsızlar ve Beş Hececiler de yine bu dönemde eserler vermeye devam ederler.

Özellikleri:
  • Yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmış ve dildeki sadeleşme çabaları aralıksız olarak sürmüştür.
  • Edebiyatımız bu dönemde toplumcu bir karakter kazanmış gerçekçi bir anlayış güdülmüştür.
  • Aruz ölçüsünün yerini milli ölçümüz olan hece ölçüsü almış, şiirlerde de günlük konuşma dili kullanılmıştır. Yine bu dönemde şiirin biçimce daha da serbest hale gelmesi sağlanmıştır.
  • Şiir, roman, hikâye ve tiyatro gibi türlerde önemli gelişmeler olmuştur. Romanda ve hikâyede halk gerçekleri tamamen yerleşmiştir. Yine tiyatro ve deneme alanında büyük gelişmeler gösterilmiştir.
  • Cumhuriyetin kuruluşuyla 1940 (İkinci Dünya Savaşı) yılları arasında eser veren şair ve yazarlar genellikle daha önceki Milli Edebiyat akımının etkisinde tam anlamıyla “yerli” ve “halka doğru”; veya Batı’nın, özellikle Fransız edebiyatının etkisinde kalarak kişisel yollarında yürümüşlerdir.
  • Bu dönemde edebiyatımız İstanbul aydınlarının tekelinden kurtulmaya başlamıştır. Anadolu’dan aydın yetişmeye başlamıştır.
  • Bu dönemden itibaren farklı edebi topluluklar ortaya çıkmaya başlamıştır.

ESKİCİ VE OĞULLARI ROMAN ÖZETi,ESKİCİ VE OĞULLARI ROMANININ ÖZETİ,ESKİCİ VE OĞULLARI ORHAN KEMAL KİTAP ÖZETİ,eskici ve oğulları romanı,eskici ve oğulları romanının kahramanları,eskici ve oğulları romanının konusu

Topal Eskici,
Trablus’ta savaşırken sol bacağını kaybeder. Kendisi gençliğinde kundura tamirciliği ve demircilik öğrenmiştir. Kurtuluş Savaşı bittikten sonra bir süre eskicilik yapar. İşleri gayet iyidir. Bir zaman sonra kunduracılık üzerine işler tasarlar. Bunun üzerine Çukurova’nın zengin köylerinden birine göçer. Eskicilikten bıkmıştır. Taşındığı köyde demir araçların onarımıyla uğraşacaktır. İşler bir süre iyi gider. Ancak İkinci Dünya Savaşı bitip de renk renk, biçim biçim traktörler ülkeye ve Çukurova'ya gelmeye başlayınca Topal’ın işleri bozulur. Memleket ziraatinin işi bundan böyle Amerikan makineleriyle görülecekti. Orta Çağdan kalma köhne demirci dükkanlarına artık ihtiyaçları yoktu köylünün. Sonunda köyle ilişiğini keser kentin yolunu tutar. Kent hızlı bir biçimde değişmektedir. Yeni apartmanlar, oteller, asfalt yollar…Ve Topal burada yeniden eskiciliğe başlar. 

Büyük oğlunun çalıştığı fabrika işi paydos edince ve büyük oğlu üç çocuğuyla ortada kalır. Geçim derdi büyük bir yüktür, geçinmek adamakıllı güçleşir. Baba ve iki oğul küçük eskici dükkanında çalışmaktadır; ancak bu küçük dükkan dokuz boğazı beslemiyordur. Bu yüzden Topal, ara sıra küçük oğlu Ali'ye büyük oğlu Memet'in yeni bir iş bulması gerektiğini söylediği bir sırada büyük oğul bu lafları işitir.

Babasının küfürlerinden ve başının çaresine baksın sözlerinden bıkan büyük oğul tohumlu pamuk toplamaya karar verir. Küçük oğul da katılır ona. Oradan kazanacakları paraları düşlemeye başlar. İyi bir paa kazanıp kışın ağasıyla kendi hesaplarına açsalar eskici dükkanını… Hiç olmazsa vara yoğa bağırıp çağırması, pis pis küfürleriyle babası yoktur başlarında. İki kardeş, güle oynaya, çalışır akşamları da sazlı sözlü eğlenirler. Dükkanda kapanıp kalmak zorunda değildirler. Haftada bir iki gün kafaları çekseler, geri kalan günlerde sinemaya, tiyatroya gider; vakit geçirirler.


Madem eskicilik fosladı, işi ısmarıççılığa, toptancılığa dökerler. Dükkanım var makinem var, kalıplarım her bir şeyim tamam.Eksik olan sermaye mi? diye düşünen Topal Eskici, oğullarıyla birlikte pamuk toplamaya giderse, hep birlikte çalışarak istedikleri sermayeyi sağlayabilaceklerine inanır. Böylece Çukurova'da pamuk (kütlü) toplamaya hazırlanırlar.


Bir sabah boyaları dökük bir kamyon gelir; bütün mahalle kapılara, pencerelere dökülmüştür. Ailenin kızı Zeliha ise bu gidişi hiç istememektedir. Ancak kamyoncunun muavini Ünal'ı görünce hemen içinden bir şey akar ona karşı. Ünal da Çukurova'ya varınca ustasıyla kavga eder ve eskicinin ailesiyle beraber kalmaya ve pamuk toplamaya başlar. Dokuz kişilik aile pamuk toplamak için yola düşer. Çukurova'ya varır varmaz çadırlarını (alaçıklarını) kurarlar. Çukurova sarı sıcak, sivri sinekler… Hepsi sıtmaya yakalanır. Önce Topal başlar şikayete. Kötü çalışma koşulları, yoksulluk, sıtma aileyi birbirine düşürür:Topal karısı ve kızıyla ve tabi ki yanlarındaki Ünal'la doğru düzgün kütlü toplamadan evlerine dönerler.


İki oğul güçleri yettiğince dayanırlar. İşin acemisi olduklarından fazla pamuk toplayamazlar. Topladıkları pamuk aldıkları avansın ancak yarısını karşılar. Şimdi ne yapacaklardı? Şehre birkaç kuruş parayla dönüp tekerlekli dükkan açmaktan geçmiş, borçlarını nasıl ödeyeceklerini, bu işin içinden nasıl çıkacaklarını düşünüyorlardı. Bu sıralarda pamuk toplamak için başka insanlar da gelir. Bunların arasında Zeynep isimli bir kıza karşı Ali'nin gönlü kayar.


Bundan böyle küçük oğlu da bugün bulduğunu bugün yiyordu. Sonunda küçük oğul da büyük oğul ve ailesi de, hasta, bitik, nerdeyse ölüm döşeğinde, Zeynep ile birlikte kente dönerler. Topal’ın babalık duyguları coşar, varını yoğunu çocukları için harcar. Eskici dükkanını olduğu gibi devredip borçlarını öderler. El elde, baş başta kalmıştır. Dokuz kişiye ekmek yediremeyen eskici dükkanı da elden gitmişti.

ESKİCİ VE OĞULLARI ROMAN ÖZETİ-ESKİCİ VE OĞULLARI ROMANININ ÖZETİ-ESKİCİ VE OĞULLARI ORHAN KEMAL KİTAP ÖZETİ

ESKİCİ VE OĞULLARI ROMAN ÖZETi,ESKİCİ VE OĞULLARI ROMANININ ÖZETİ,ESKİCİ VE OĞULLARI ORHAN KEMAL KİTAP ÖZETİ,eskici ve oğulları romanı,eskici ve oğulları romanının kahramanları,eskici ve oğulları romanının konusu

Topal Eskici,
Trablus’ta savaşırken sol bacağını kaybeder. Kendisi gençliğinde kundura tamirciliği ve demircilik öğrenmiştir. Kurtuluş Savaşı bittikten sonra bir süre eskicilik yapar. İşleri gayet iyidir. Bir zaman sonra kunduracılık üzerine işler tasarlar. Bunun üzerine Çukurova’nın zengin köylerinden birine göçer. Eskicilikten bıkmıştır. Taşındığı köyde demir araçların onarımıyla uğraşacaktır. İşler bir süre iyi gider. Ancak İkinci Dünya Savaşı bitip de renk renk, biçim biçim traktörler ülkeye ve Çukurova'ya gelmeye başlayınca Topal’ın işleri bozulur. Memleket ziraatinin işi bundan böyle Amerikan makineleriyle görülecekti. Orta Çağdan kalma köhne demirci dükkanlarına artık ihtiyaçları yoktu köylünün. Sonunda köyle ilişiğini keser kentin yolunu tutar. Kent hızlı bir biçimde değişmektedir. Yeni apartmanlar, oteller, asfalt yollar…Ve Topal burada yeniden eskiciliğe başlar. 

Büyük oğlunun çalıştığı fabrika işi paydos edince ve büyük oğlu üç çocuğuyla ortada kalır. Geçim derdi büyük bir yüktür, geçinmek adamakıllı güçleşir. Baba ve iki oğul küçük eskici dükkanında çalışmaktadır; ancak bu küçük dükkan dokuz boğazı beslemiyordur. Bu yüzden Topal, ara sıra küçük oğlu Ali'ye büyük oğlu Memet'in yeni bir iş bulması gerektiğini söylediği bir sırada büyük oğul bu lafları işitir.

Babasının küfürlerinden ve başının çaresine baksın sözlerinden bıkan büyük oğul tohumlu pamuk toplamaya karar verir. Küçük oğul da katılır ona. Oradan kazanacakları paraları düşlemeye başlar. İyi bir paa kazanıp kışın ağasıyla kendi hesaplarına açsalar eskici dükkanını… Hiç olmazsa vara yoğa bağırıp çağırması, pis pis küfürleriyle babası yoktur başlarında. İki kardeş, güle oynaya, çalışır akşamları da sazlı sözlü eğlenirler. Dükkanda kapanıp kalmak zorunda değildirler. Haftada bir iki gün kafaları çekseler, geri kalan günlerde sinemaya, tiyatroya gider; vakit geçirirler.


Madem eskicilik fosladı, işi ısmarıççılığa, toptancılığa dökerler. Dükkanım var makinem var, kalıplarım her bir şeyim tamam.Eksik olan sermaye mi? diye düşünen Topal Eskici, oğullarıyla birlikte pamuk toplamaya giderse, hep birlikte çalışarak istedikleri sermayeyi sağlayabilaceklerine inanır. Böylece Çukurova'da pamuk (kütlü) toplamaya hazırlanırlar.


Bir sabah boyaları dökük bir kamyon gelir; bütün mahalle kapılara, pencerelere dökülmüştür. Ailenin kızı Zeliha ise bu gidişi hiç istememektedir. Ancak kamyoncunun muavini Ünal'ı görünce hemen içinden bir şey akar ona karşı. Ünal da Çukurova'ya varınca ustasıyla kavga eder ve eskicinin ailesiyle beraber kalmaya ve pamuk toplamaya başlar. Dokuz kişilik aile pamuk toplamak için yola düşer. Çukurova'ya varır varmaz çadırlarını (alaçıklarını) kurarlar. Çukurova sarı sıcak, sivri sinekler… Hepsi sıtmaya yakalanır. Önce Topal başlar şikayete. Kötü çalışma koşulları, yoksulluk, sıtma aileyi birbirine düşürür:Topal karısı ve kızıyla ve tabi ki yanlarındaki Ünal'la doğru düzgün kütlü toplamadan evlerine dönerler.


İki oğul güçleri yettiğince dayanırlar. İşin acemisi olduklarından fazla pamuk toplayamazlar. Topladıkları pamuk aldıkları avansın ancak yarısını karşılar. Şimdi ne yapacaklardı? Şehre birkaç kuruş parayla dönüp tekerlekli dükkan açmaktan geçmiş, borçlarını nasıl ödeyeceklerini, bu işin içinden nasıl çıkacaklarını düşünüyorlardı. Bu sıralarda pamuk toplamak için başka insanlar da gelir. Bunların arasında Zeynep isimli bir kıza karşı Ali'nin gönlü kayar.


Bundan böyle küçük oğlu da bugün bulduğunu bugün yiyordu. Sonunda küçük oğul da büyük oğul ve ailesi de, hasta, bitik, nerdeyse ölüm döşeğinde, Zeynep ile birlikte kente dönerler. Topal’ın babalık duyguları coşar, varını yoğunu çocukları için harcar. Eskici dükkanını olduğu gibi devredip borçlarını öderler. El elde, baş başta kalmıştır. Dokuz kişiye ekmek yediremeyen eskici dükkanı da elden gitmişti.

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI,METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI KONU ANLATIMI,METİNLER NASIL SINIFLANDIRILIR,METİNLERİN SINIFLANDIRMA İLKELERİ 
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Metinler; gerçeklikle ilişkileri, işlevleri ve yazılış amaçları bakımından sınıflara ayrılır. Bu bakımdan metinler, sanat (edebi metinler) metinleri ve öğretici metinler olmak üzere işlevleri bakımından iki grupta incelenir.

Sanat metinlerinde (edebi metinlerde) yan anlam değeri taşıyan ve onu okuyan kişinin kültürüne, anlayışına, sezgisine bırakılan ifadelere yer verildiğini, mecazlı ifadeler kullanıldığını böylece anlatıma çağrışım ve duygu değeri kazandırarak okuyucunun metinden yeni ve farklı anlamlar çıkarabildiğini görüyoruz. Sanat metinlerinde gerçekliğin yazar tarafından dönüştürülmesi söz konusudur. 

Öğretici metinler ise bilgi vermek maksadıyla yazılır. Öğretici metinler günlük hayatın gerçeklerini, tarihi olayları, felsefi düşünceleri ve bilimsel gerçekleri anlatan metinlerdir. Öğretici metinler genelde kelimelerin ilk anlamlarıyla oluşturulduklarından, yani kelimeler gerçek anlamlarıyla kullanıldıklarından bu metinler; okuyucuda aynı izlenimi bırakır, farklı anlaşılmalara meydan vermez.


Sınıflandırma ve adlandırma "nesneleri" tanıdık hale sokar ve  onlara anlam ve önem kazandırır.
 
Sınıflandırmada dikkate alınması gereken kurallar şunlardır:
a. Sınıfları ayıklamak ya da gruplandırmak için her basamakta yalnızca 
bir tek ilke kullanılabilir.
b.  Sınıflama ya da bölmenin basamaklarında hiçbir grup ya da sınıfın atlanmamış olmasına dikkat edilmelidir.
c. Hiçbir ara adım unutulmamalıdır.

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI-METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI KONU ANLATIMI-METİNLER NASIL SINIFLANDIRILIR?SINIFLANDIRMA İLKELERİ

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI,METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI KONU ANLATIMI,METİNLER NASIL SINIFLANDIRILIR,METİNLERİN SINIFLANDIRMA İLKELERİ 
METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Metinler; gerçeklikle ilişkileri, işlevleri ve yazılış amaçları bakımından sınıflara ayrılır. Bu bakımdan metinler, sanat (edebi metinler) metinleri ve öğretici metinler olmak üzere işlevleri bakımından iki grupta incelenir.

Sanat metinlerinde (edebi metinlerde) yan anlam değeri taşıyan ve onu okuyan kişinin kültürüne, anlayışına, sezgisine bırakılan ifadelere yer verildiğini, mecazlı ifadeler kullanıldığını böylece anlatıma çağrışım ve duygu değeri kazandırarak okuyucunun metinden yeni ve farklı anlamlar çıkarabildiğini görüyoruz. Sanat metinlerinde gerçekliğin yazar tarafından dönüştürülmesi söz konusudur. 

Öğretici metinler ise bilgi vermek maksadıyla yazılır. Öğretici metinler günlük hayatın gerçeklerini, tarihi olayları, felsefi düşünceleri ve bilimsel gerçekleri anlatan metinlerdir. Öğretici metinler genelde kelimelerin ilk anlamlarıyla oluşturulduklarından, yani kelimeler gerçek anlamlarıyla kullanıldıklarından bu metinler; okuyucuda aynı izlenimi bırakır, farklı anlaşılmalara meydan vermez.


Sınıflandırma ve adlandırma "nesneleri" tanıdık hale sokar ve  onlara anlam ve önem kazandırır.
 
Sınıflandırmada dikkate alınması gereken kurallar şunlardır:
a. Sınıfları ayıklamak ya da gruplandırmak için her basamakta yalnızca 
bir tek ilke kullanılabilir.
b.  Sınıflama ya da bölmenin basamaklarında hiçbir grup ya da sınıfın atlanmamış olmasına dikkat edilmelidir.
c. Hiçbir ara adım unutulmamalıdır.

DANİŞMEDNÂME-DANİŞMENTNAME-DANİŞMENTNAME NEDİR?DANİŞMENTNAME HANGİ EDEBİ DÖNEME AİTTİR,DANİŞMENDNAME HANGİ DEVLETE AİTTİR
DANİŞMEDNÂME-DANİŞMENTNAME-DANİŞMENTNAME NEDİR?DANİŞMENTNAME HANGİ EDEBİ DÖNEME AİTTİR?
"Danişmendnâme", Melik Danişmend Ahmet Gâzi'nin Anadolu'da müslüman olmayan topluluklara karşı yaptığı savaşları destansı bir biçimde konu edinen eserdir. Melik Danişmend Ahmet Gâzi'nin Battal Gâzi'nin soyundan geldiğine inanılmaktadır. 

Melik Danişmend Ahmet Gâzi, Danişmendlilerin hükümdarlarındandır. Kendisinin giriştiği mücadelelerle Anadolu coğrafyasında Battal Gâzi gibi efsanevî bir kimliğe bürünmüştür. Onun kahramanlıklarını ve savaşlarını anlatan bu hikayeler sözlü gelenek içinde oluşmuş daha sonraları yazıya aktarılmıştır.

DANİŞMEDNÂME-DANİŞMENTNAME-DANİŞMENTNAME NEDİR?DANİŞMENTNAME HANGİ EDEBİ DÖNEME AİTTİR?

DANİŞMEDNÂME-DANİŞMENTNAME-DANİŞMENTNAME NEDİR?DANİŞMENTNAME HANGİ EDEBİ DÖNEME AİTTİR,DANİŞMENDNAME HANGİ DEVLETE AİTTİR
DANİŞMEDNÂME-DANİŞMENTNAME-DANİŞMENTNAME NEDİR?DANİŞMENTNAME HANGİ EDEBİ DÖNEME AİTTİR?
"Danişmendnâme", Melik Danişmend Ahmet Gâzi'nin Anadolu'da müslüman olmayan topluluklara karşı yaptığı savaşları destansı bir biçimde konu edinen eserdir. Melik Danişmend Ahmet Gâzi'nin Battal Gâzi'nin soyundan geldiğine inanılmaktadır. 

Melik Danişmend Ahmet Gâzi, Danişmendlilerin hükümdarlarındandır. Kendisinin giriştiği mücadelelerle Anadolu coğrafyasında Battal Gâzi gibi efsanevî bir kimliğe bürünmüştür. Onun kahramanlıklarını ve savaşlarını anlatan bu hikayeler sözlü gelenek içinde oluşmuş daha sonraları yazıya aktarılmıştır.

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİnDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREsİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER,İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİnDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREsİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER Battalnâme, Danişmendnâme ve Saltuknâme

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER
Bu dönemdeki olay çevresinde gelişen edebi metinlerden olan anlatmaya bağlı metinler mesneviler ve destansı hikayelerdir

Bu dönemdeki destansı hikayeleri İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı Döneminde oluşturulan destanlardan ayıran en önemli fark, bu destansı hikayelerin Türk dili ile oluşturulması ve yazıya geçirilmesidir.

XIII. ve XIV. yüzyıllarda Anadolu'da fetih ve gaza kavramları hayatın merkezine yerleşmiştir. Bu kavramlar; Battalnâme, Danişmendnâme ve Saltuknâme gibi eserlerin temasını oluşturur.

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİnDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREsİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER,İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİnDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREsİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER Battalnâme, Danişmendnâme ve Saltuknâme

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESİDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATINDA OLAY ÇEVREİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER
Bu dönemdeki olay çevresinde gelişen edebi metinlerden olan anlatmaya bağlı metinler mesneviler ve destansı hikayelerdir

Bu dönemdeki destansı hikayeleri İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı Döneminde oluşturulan destanlardan ayıran en önemli fark, bu destansı hikayelerin Türk dili ile oluşturulması ve yazıya geçirilmesidir.

XIII. ve XIV. yüzyıllarda Anadolu'da fetih ve gaza kavramları hayatın merkezine yerleşmiştir. Bu kavramlar; Battalnâme, Danişmendnâme ve Saltuknâme gibi eserlerin temasını oluşturur.

ANLATIMDA SINIRLANDIRMA,ANLATIMDA SINIRLANDIRMA NEDİR,ANLATIMDA SINIRLANDIRMA NASIL YAPILIR,sınırlandırma nedir,anlatımda sınırlandırma konu anlatımı,anlatımda sınırlandırma niçin yapılır,anlatımda sınırlandırma neden yapılır
ANLATIMDA SINIRLANDIRMA
Anlatımda belirsizliğin giderilmesi için konu, anlatıcı tarafından sınırlandırılmalıdır. Anlatımı sınırlandırmak aynı zamanda anlatımın etkili ve amacına ulaşabilir nitelikte olmasını sağlamaktadır. Anlatımda sınırlandırma yapmak, anlatıma bir çerçeve çizmek ve ona bir hudut koymaktır. Sınırlandırılmamış bir anlatım hem anlatıcıyı hem de okuyucuyu boş yere yorar. Çünkü sınırlandırılmamış bir anlatım, okurun ilgisini dağıtır ve okurla metin yani yazar arasındaki iletişimi zayıflatır. 

Anlatımda konuyu sınırlandırırken bazı hususlara dikkat edilmelidir:
* Okuyucu kitlesinin sosyal, kültürel ve ekonomik özellikleri
* Anlatılacak olan konunun hangi tarafına ağırlık verileceğinin belirlenmesi
* Kaynakların tespit edilmesi
* Anlatımın uzunluk-kısalığı
* Anlatımın süresi
* Anlatımın türü ve planı

ANLATIMDA SINIRLANDIRMA-ANLATIMDA SINIRLANDIRMA NEDİR?ANLATIMDA SINIRLANDIRMA NASIL YAPILIR?

ANLATIMDA SINIRLANDIRMA,ANLATIMDA SINIRLANDIRMA NEDİR,ANLATIMDA SINIRLANDIRMA NASIL YAPILIR,sınırlandırma nedir,anlatımda sınırlandırma konu anlatımı,anlatımda sınırlandırma niçin yapılır,anlatımda sınırlandırma neden yapılır
ANLATIMDA SINIRLANDIRMA
Anlatımda belirsizliğin giderilmesi için konu, anlatıcı tarafından sınırlandırılmalıdır. Anlatımı sınırlandırmak aynı zamanda anlatımın etkili ve amacına ulaşabilir nitelikte olmasını sağlamaktadır. Anlatımda sınırlandırma yapmak, anlatıma bir çerçeve çizmek ve ona bir hudut koymaktır. Sınırlandırılmamış bir anlatım hem anlatıcıyı hem de okuyucuyu boş yere yorar. Çünkü sınırlandırılmamış bir anlatım, okurun ilgisini dağıtır ve okurla metin yani yazar arasındaki iletişimi zayıflatır. 

Anlatımda konuyu sınırlandırırken bazı hususlara dikkat edilmelidir:
* Okuyucu kitlesinin sosyal, kültürel ve ekonomik özellikleri
* Anlatılacak olan konunun hangi tarafına ağırlık verileceğinin belirlenmesi
* Kaynakların tespit edilmesi
* Anlatımın uzunluk-kısalığı
* Anlatımın süresi
* Anlatımın türü ve planı

Popular Posts