background img

The New Stuff


serveti fünun dönemi şiirleri, serveti fünun dönemi şiir anlayışı, serveti fünun şiirlerinden örnekler, edebiyatı cedide şiiri, edebiyatı cedide şiir anlayışı, edebiyatı cedide şiir örnekleri, serveti fünun şairleri, serveti fünun edebiyatı şairleri
 
Serveti Fünun Döneminde Manzum Eserler (Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler-Şiir)
Servet-i Fünûn döneminde; şiirde konu ve şekil yönünden büyük yenilikler yapıldı. Tanzimat edebiyatının ikinci dönem sanatçılarından R.M. Ekrem’in, “Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir.” anlayışıyla hareket edildi. 

Sanat için sanat anlayışına uygun olarak aşk, doğa gibi bireysel konular işlendi, tabiat tasvirlerine bolca yer verildi. (Sadece Tevfik Fikret, 1901’den itibaren sosyal meseleleri ele alıp işledi.) 

Aydınlara seslenen, sadece onların anlayabileceği ağır bir dil kullanıldı. 

Şiirde, resim sanatından etkilenildi, resmi andıran tabiat tasvirleri yapıldı. Musikiye, şekil kusursuzluğuna önem verildi. 

Hece ölçüsü denenmekle birlikte ağırlıklı olarak aruz ölçüsü kullanıldı. 

Sone ve terza rima gibi, Batı’dan alınan nazım şekilleri ilk defa bu dönemde kullanıldı. 

Serbest müstezattan yaygın şekilde yararlanılarak nazım nesre yaklaştırıldı. 

Cümleler, bazen birkaç mısraya yayıldı veya mısranın ortasında bitirildi (anjamban). Bunun sonucunda “mensur şiir”ler ortaya çıktı. Edebiyatımızdaki ilk mensur şiir örnekleri (Halit Ziya tarafından) bu dönemde verildi. Ayrıca manzum hikâye örnekleri de verilmeye başlandı. Tevfik Fikret’in “Balıkçılar” şiiri gibi. 

Şiirde, kulak için kafiyeanlayışı benimsendi. Parça güzelliği yerine “bütün güzelliği” önemsendi. 

Sembolizm ve parnasizm akımlarının etkisinde kalındı. 

Servet-i Fünûn şiiri dendiğinde ilk akla gelen iki isim, Tevfik Fikret ile Cenap Şahabeddin’dir. Süleyman Nazif, Süleyman Nesip, Ali Ekrem, Hüseyin Suat, Hüseyin Siret, Celâl Sahir gibi isimler de topluluğun diğer şairleridir.

Serveti Fünun Döneminde Manzum Eserler (Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler-Şiir)


serveti fünun dönemi şiirleri, serveti fünun dönemi şiir anlayışı, serveti fünun şiirlerinden örnekler, edebiyatı cedide şiiri, edebiyatı cedide şiir anlayışı, edebiyatı cedide şiir örnekleri, serveti fünun şairleri, serveti fünun edebiyatı şairleri
 
Serveti Fünun Döneminde Manzum Eserler (Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler-Şiir)
Servet-i Fünûn döneminde; şiirde konu ve şekil yönünden büyük yenilikler yapıldı. Tanzimat edebiyatının ikinci dönem sanatçılarından R.M. Ekrem’in, “Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir.” anlayışıyla hareket edildi. 

Sanat için sanat anlayışına uygun olarak aşk, doğa gibi bireysel konular işlendi, tabiat tasvirlerine bolca yer verildi. (Sadece Tevfik Fikret, 1901’den itibaren sosyal meseleleri ele alıp işledi.) 

Aydınlara seslenen, sadece onların anlayabileceği ağır bir dil kullanıldı. 

Şiirde, resim sanatından etkilenildi, resmi andıran tabiat tasvirleri yapıldı. Musikiye, şekil kusursuzluğuna önem verildi. 

Hece ölçüsü denenmekle birlikte ağırlıklı olarak aruz ölçüsü kullanıldı. 

Sone ve terza rima gibi, Batı’dan alınan nazım şekilleri ilk defa bu dönemde kullanıldı. 

Serbest müstezattan yaygın şekilde yararlanılarak nazım nesre yaklaştırıldı. 

Cümleler, bazen birkaç mısraya yayıldı veya mısranın ortasında bitirildi (anjamban). Bunun sonucunda “mensur şiir”ler ortaya çıktı. Edebiyatımızdaki ilk mensur şiir örnekleri (Halit Ziya tarafından) bu dönemde verildi. Ayrıca manzum hikâye örnekleri de verilmeye başlandı. Tevfik Fikret’in “Balıkçılar” şiiri gibi. 

Şiirde, kulak için kafiyeanlayışı benimsendi. Parça güzelliği yerine “bütün güzelliği” önemsendi. 

Sembolizm ve parnasizm akımlarının etkisinde kalındı. 

Servet-i Fünûn şiiri dendiğinde ilk akla gelen iki isim, Tevfik Fikret ile Cenap Şahabeddin’dir. Süleyman Nazif, Süleyman Nesip, Ali Ekrem, Hüseyin Suat, Hüseyin Siret, Celâl Sahir gibi isimler de topluluğun diğer şairleridir.



SERVETİ FÜNÛN EDEBİYATI (EDEBİYATI CEDÎDE),serveti fünun edebiyatının özellikleri, serveti fünun sanatçıları, serveti fünun topluluğu nasıl dağıldı, edebiyat ve hukuk makalesi kimin, edebiyatı cedide adı niye verilmiş, galatasaray sultanisi mezunları, serveti fünun ne anlama geliyor, serveti fünun dergisi
 
SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATI (EDEBİYAT-I CEDÎDE)
Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatının ikinci aşaması Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedîde) dönemidir. Servet-i Fünun, fenlerin (bilimin) zenginliği (hazinesi) anlamına gelir. Edebiyat-ı Cedîde (Yeni Edebiyat) sanatçılarının özelliklerini belirleyen şartlar Tanzimatçılar’ınkinden oldukça farklıdır. 1896-1901 yıllarını kapsayan Servet-i Fünûn döneminin sanatçıları, gördükleri öğrenim yönüyle Tanzimatçılar’dan ayrılırlar. Tanzimatçılar, daha çok özel öğretmenler elinde veya “kalem”lerde yetiştikleri halde, Servet-i Fünûn şair ve yazarları Galatasaray Sultanîsi ile Bahriye, Tıbbiye ve Mülkiye gibi o dönemin en iyi eğitim ve öğretim kurumlarında yetiştiler. Batı dillerini ve edebiyatlarını buralarda öğrendiler. Bundan dolayı, bu genç nesil Batı’yı daha yakından izlemiş ve tanımıştır.
Servet-i Fünûn döneminde dergicilik ön plana çıkar, yayınlanan dergilerin sayısı artar, gazetecilik geriler. Dergilerde çoğunlukla bilim, fen, teknik ve sağlık konularında yazılar yer alır. Muallim Naci’nin çıkardığı “Malûmat” ile Ahmet İhsan’ın kurduğu “Servet-i Fünûn” dönemin en ünlü dergileridir.
Recaizâde Mahmut Ekrem’in öğrencilerinden Hasan Asaf adlı genç bir şairin, “kafiye göz için değil, kulak içindir” anlayışıyla yazdığı bir şiire, “kafiye göz içindir” diyenler, Malûmat dergisinde şiddetle karşı çıktılar. Bunun üzerine Recaizade Mahmut Ekrem, bu genç şairi savundu ve “kulak için kafiye”anlayışına destek verdi. Böylece özelde Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem; fakat genelde Malûmat dergisi ile Servet-i Fünûn dergisi arasında, “eskiedebiyat-yeni edebiyat ekseninde” şiddetli tartışmalar yaşandı. Yeni edebiyatı savunan genç şair ve yazarlar Servet-i Fünûn dergisi etrafında toplandı. Recaizade Mahmut Ekrem’in isteğiyle bu derginin başına Tevfik Fikret geçti (1896) ve dergi bir edebiyat dergisine dönüştü. Dolayısıyla R. M. Ekrem, Servet-i Fünûn Edebiyatının hazırlayıcısı oldu. Halit Ziya, Mehmet Rauf, Cenap Şahabeddin, Hüseyin Cahit, Süleyman Nazif, Ahmet Hikmet, Celâl Sahir gibi genç yetenekler dergi çevresinde bir araya geldi.
Servet-i Fünûn dergisi, Hüseyin Cahit’in yayımladığı “Edebiyat ve Hukuk” başlıklı bir çeviri yazısı dolayısıyla 1901 yılında süresiz olarak kapatıldı. Topluluk da böylece dağıldı.
Servet-i Fünûn edebiyatçıları, “sanat için sanat”anlayışıyla eser verdiler. Şiirde sembolizm ve parnasizm; nesirde ise realizm ve natüralizm akımlarının etkisinde kaldılar. Karamsar duygularla hayal kırıklıkları yanında, bir türlü gerçekleşemeyen cılız umutları dile getirdiler.

SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATI (EDEBİYAT-I CEDÎDE)



SERVETİ FÜNÛN EDEBİYATI (EDEBİYATI CEDÎDE),serveti fünun edebiyatının özellikleri, serveti fünun sanatçıları, serveti fünun topluluğu nasıl dağıldı, edebiyat ve hukuk makalesi kimin, edebiyatı cedide adı niye verilmiş, galatasaray sultanisi mezunları, serveti fünun ne anlama geliyor, serveti fünun dergisi
 
SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATI (EDEBİYAT-I CEDÎDE)
Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatının ikinci aşaması Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedîde) dönemidir. Servet-i Fünun, fenlerin (bilimin) zenginliği (hazinesi) anlamına gelir. Edebiyat-ı Cedîde (Yeni Edebiyat) sanatçılarının özelliklerini belirleyen şartlar Tanzimatçılar’ınkinden oldukça farklıdır. 1896-1901 yıllarını kapsayan Servet-i Fünûn döneminin sanatçıları, gördükleri öğrenim yönüyle Tanzimatçılar’dan ayrılırlar. Tanzimatçılar, daha çok özel öğretmenler elinde veya “kalem”lerde yetiştikleri halde, Servet-i Fünûn şair ve yazarları Galatasaray Sultanîsi ile Bahriye, Tıbbiye ve Mülkiye gibi o dönemin en iyi eğitim ve öğretim kurumlarında yetiştiler. Batı dillerini ve edebiyatlarını buralarda öğrendiler. Bundan dolayı, bu genç nesil Batı’yı daha yakından izlemiş ve tanımıştır.
Servet-i Fünûn döneminde dergicilik ön plana çıkar, yayınlanan dergilerin sayısı artar, gazetecilik geriler. Dergilerde çoğunlukla bilim, fen, teknik ve sağlık konularında yazılar yer alır. Muallim Naci’nin çıkardığı “Malûmat” ile Ahmet İhsan’ın kurduğu “Servet-i Fünûn” dönemin en ünlü dergileridir.
Recaizâde Mahmut Ekrem’in öğrencilerinden Hasan Asaf adlı genç bir şairin, “kafiye göz için değil, kulak içindir” anlayışıyla yazdığı bir şiire, “kafiye göz içindir” diyenler, Malûmat dergisinde şiddetle karşı çıktılar. Bunun üzerine Recaizade Mahmut Ekrem, bu genç şairi savundu ve “kulak için kafiye”anlayışına destek verdi. Böylece özelde Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem; fakat genelde Malûmat dergisi ile Servet-i Fünûn dergisi arasında, “eskiedebiyat-yeni edebiyat ekseninde” şiddetli tartışmalar yaşandı. Yeni edebiyatı savunan genç şair ve yazarlar Servet-i Fünûn dergisi etrafında toplandı. Recaizade Mahmut Ekrem’in isteğiyle bu derginin başına Tevfik Fikret geçti (1896) ve dergi bir edebiyat dergisine dönüştü. Dolayısıyla R. M. Ekrem, Servet-i Fünûn Edebiyatının hazırlayıcısı oldu. Halit Ziya, Mehmet Rauf, Cenap Şahabeddin, Hüseyin Cahit, Süleyman Nazif, Ahmet Hikmet, Celâl Sahir gibi genç yetenekler dergi çevresinde bir araya geldi.
Servet-i Fünûn dergisi, Hüseyin Cahit’in yayımladığı “Edebiyat ve Hukuk” başlıklı bir çeviri yazısı dolayısıyla 1901 yılında süresiz olarak kapatıldı. Topluluk da böylece dağıldı.
Servet-i Fünûn edebiyatçıları, “sanat için sanat”anlayışıyla eser verdiler. Şiirde sembolizm ve parnasizm; nesirde ise realizm ve natüralizm akımlarının etkisinde kaldılar. Karamsar duygularla hayal kırıklıkları yanında, bir türlü gerçekleşemeyen cılız umutları dile getirdiler.



CUMHURİYET DÖNEMİNDE OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBÎ METİNLER



1- ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLER (HİKÂYE-ROMAN)



A) MİLLÎ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI SÜRDÜREN EDEBÎ METİNLER


Cumhuriyet'in ilk dönem ürünlerinde Millî Edebiyat zevk ve anlayışına uygun hikâye ve romanlar yazılmıştır. Cumhuriyetle birlikte siyasi, ekonomik ve sosyal hayattaki değişimler edebiyata da yansımış; Anadolu’ya açılma, Anadolu’yu görüp anlatma ve Anadolu insanını konu edinme öne çıkmıştır. 


Cumhuriyet döneminde Milli Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren hikâye ve romanlarla Milli Edebiyat dönemi roman ve hikâyeleri arasında; Anadolu coğrafyasını ve insanını anlatma bakımından bir ortaklık olmakla birlikte, Atatürk ilke ve inkılâplarını konu edinme, savaş sonrası hayatı da anlatma bakımından farklılıklar söz konusudur.


Roman ve hikâyelerde toplumsal ve kültürel farklılıklar, ülke ve toplum sorunları, Kurtuluş Savaşı, eski-yeni çatışması, köy ve kasaba insanının çelişkileri, tarihi konular ve yanlış Batılılaşma ağırlıklı olarak işlenmiştir.


Cumhuriyet döneminin hazırlayıcıları olan 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı konu edilmiştir. 

Eserler Atatürk ilke ve inkılâplarına uygun bir bakışla yazılmış, batıl inançlar ve hurafeler eleştirilmiş, sosyal fayda öne çıkmıştır. Genel olarak realizmden etkilenilmiş, Doğu-Batı karşılaştırılmaları yapılmış, halkın sıkıntıları, aydın-halk çatışması ele alınmıştır. Millî Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren hikâyelerde Maupassant tarzının özellikleri görülür.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE HİKAYE VE ROMAN-MİLLÎ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI SÜRDÜREN EDEBÎ METİNLER



CUMHURİYET DÖNEMİNDE OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBÎ METİNLER



1- ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLER (HİKÂYE-ROMAN)



A) MİLLÎ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI SÜRDÜREN EDEBÎ METİNLER


Cumhuriyet'in ilk dönem ürünlerinde Millî Edebiyat zevk ve anlayışına uygun hikâye ve romanlar yazılmıştır. Cumhuriyetle birlikte siyasi, ekonomik ve sosyal hayattaki değişimler edebiyata da yansımış; Anadolu’ya açılma, Anadolu’yu görüp anlatma ve Anadolu insanını konu edinme öne çıkmıştır. 


Cumhuriyet döneminde Milli Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren hikâye ve romanlarla Milli Edebiyat dönemi roman ve hikâyeleri arasında; Anadolu coğrafyasını ve insanını anlatma bakımından bir ortaklık olmakla birlikte, Atatürk ilke ve inkılâplarını konu edinme, savaş sonrası hayatı da anlatma bakımından farklılıklar söz konusudur.


Roman ve hikâyelerde toplumsal ve kültürel farklılıklar, ülke ve toplum sorunları, Kurtuluş Savaşı, eski-yeni çatışması, köy ve kasaba insanının çelişkileri, tarihi konular ve yanlış Batılılaşma ağırlıklı olarak işlenmiştir.


Cumhuriyet döneminin hazırlayıcıları olan 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı konu edilmiştir. 

Eserler Atatürk ilke ve inkılâplarına uygun bir bakışla yazılmış, batıl inançlar ve hurafeler eleştirilmiş, sosyal fayda öne çıkmıştır. Genel olarak realizmden etkilenilmiş, Doğu-Batı karşılaştırılmaları yapılmış, halkın sıkıntıları, aydın-halk çatışması ele alınmıştır. Millî Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren hikâyelerde Maupassant tarzının özellikleri görülür.

Popular Posts